2 Nisan 2010 Cuma

Madam Bovary, Gustave Flaubert

Kadının kısır hayatını anlatıyor, evlilik ile ters düşen hayatı.. O dönem için evlilik ile ilgili yorumlar ağır kalıyor..
Kadına saygı duydum; korkunç yüksek enerjisi, yapmak istedikleri, aşık olma isteği var. Ama kısır hayatı buna izin vermiyor. Aldatma arka planda anlatılan bir konu.. Romantizme bir saldırı var, ayrıca isim vererek Romantik akımın temsilcisi yazarlara da ...

Kadın kimliğinde, zorunlulukları olan insanları anlatmış… Yazar da Hukuk okumak istemiş, hastalığı nedeni ile okuyamamış..

15 yaşında Emma 'dan nefret ettim, şimdi yaptıklarını bir baş kaldırı olarak görüyorum ve affettim:)

Toplum içindeki yalnızlık, romatizm hicvi, kadının (genetik) romantizm ihtiyacı… Toplumun çürümesi, Fransız devrimi ilkelerine karşı ikiyüzlülük.. Tüm ilişkilerin arkasındaki çıkar hesapları..

Ölüm anı kızı ondan kaçıyor, kadın hiç anne olmadı… Annelik tercih ettiği bir rol değildi, kadına biçilen diğer tüm roller gibi..  O dönemde süt anne bir gelenek…

Cerrah doktorluk o dönemde çok kutsal… Son karede gelen doktora övgüler, yazarın babasına yaptığı övgüler gibi…

Kendisinden sonra ne olacağını düşündüğü, kocasının ilk eşi ile tek bağlantısı olan, gelinlik tacı ile gömülüyor

Yeğen ve anneyi iyi gözlemlemiş… Kadını çok iyi anlatmış..

Kitabın ahlak dersi vermek gibi bir sıkıntısı yok.. Üstte vermek istedikleri ile alttakiler farklı… Mutlu bir sonla bitirseydi, mahkemede kendini savunamazdı, MADAM BOVARY de olmazdı:)

Resimlerin içine gizlenen görüntüler gibi, üstteki hikayenin içine gizlenmiş asıl öykü…

Fransa'nın tarihi düşünülür ise kitap karakterleri arasında bir benzerlik var,sürekli geldiği düşünülen ama gelmeyen demokrasi.. Devam eden krallık...
Madam Bovary; Fransa
Charles Bovary; Fransa kralı
Rudolf: Napolyon

 Tatminsiz ve memnuyetsiz insanlar "Madam Bovary" olarak adlandırılırmış..

Gerçekçilik akımı: Bkz. Şule nin notları..

Gerçekçilikte kahraman olmaz, kişi üzerinden ortalama insan anlatılır, gelenekler vardır..

Halk içindeki sınıflar;
Küçük burjuva,
Burjuva
Aristokrat

Sınıf atlamanın iki yolu var, askerlik yada din adamlığı..

Kırmızı ve Siyah, bu akımın iyi örneklerinden biridir. O dönemde sınıf atlamanın iki yolu vardır;
Asker olmak - Kırmızı üniforma
Din Adamı olmak - Siyah cüppe

Fransız ruhunda başkaldırı var? Ya biz de? VAR.. YOK…

Abdülhamit ilk demokrasiyi getirmedi mi? 1909-1923… Anayasal monorşi ye dönüştü…

Doğayı cansız bütün unsurları ile anlatır. Tasvire gösterilen derin ilgi, dram seviyesini düşürür.

Konu kopuktur, zaten hayatın kendisi de kopuktur.

Mutluluk denen  bir şey yok, sızı var…

19. yy dan sonra sermaye el değiştirdi.
Bürokrasinin parası aristokrasinin ünvanı ile birleşerek yeni bir iktidar sınıf ortaya çıktı.

Edebi yönü;

Fransız okullarında yalın kompozisyona örnek olarak gösterilir..

Tasvirler ile inanılmaz bie arka fon oluşturup konuyu pekiştiriyor..

Jale Parla: Ömrünü bir romanı yazabilmek için vermiş..

Çevirideki hatalar;

Fransızca'da "SEN" kalpten, "SİZ" saygıdan kullanılır.. Emma'nın Rudolf'dan borç isteme sahnesinde bu geçiş verilmek istenmiş..

Emma, Charles ile ilk karşılaştığında gülüyor, gülümsemiyor…

Yazar, Emma 'nın ölümünü anlatırken otopsi gözlemlerinden faydalanmış… Hatta arseniğin bile tadına baktığı düşünülüyor.
Madame Bovary, Gustave Flaubert tarafından 19. yüzyılda yazılmış bir romandır.
Birçok yetke tarafından ilk çağdaş realist roman sayılan Madame Bovary ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Yapıt, döneminde büyük yankılar uyandırmış, kitabın tümünün yayımlanması için Flaubert'in mahkemeye gitmesi gerekmiştir. Romantizmin idealist yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkan roman, realizm akımının ilk ve en önemli örneklerindendir. Bu kitaptan sonra bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır.
Time tarafından 2007 yılında açıklanan dünyanın en ünlü yazarlarına göre "Tüm Zamanların En İyi On Kitabı" listesinde, Lev Tolstoy'un Anna Karenina adlı yapıtının ardından ikinci seçilmiştir.[1]
 
19.yüzyıl romanının en başarılı örneklerinden birisidir “Madam Bovary”. Hem ele aldığı konu, hem de Flaubert’in üslubudur metni çarpıcı kılan. Anlatılan, Emma Bovary’nin trajik hayat hikayesi ve karşılıksız aşkları gibi görünmekle birlikte, Flaubert Emma’nın şahsında, 19.yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını, evlilik müessesesinin insan doğasına aykırılığını ve toplumsal değer yargıları ve ahlak ölçülerinin iki yüzlülüğünü ele alır.
“Flaubert, romanındaki her detayı gerçeklerle yoğurmaya çok önem vermiştir. Gerçekten de karısının sadakatsizliği sebebiyle perişan bir halde ölen Normandiyalı bir kasaba doktorunun yaşamış olduğu, Yonville kasabasının ise Honfleur yakınlarındaki Ry olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra Dr. Lariveire’i tanınmış bir doktor olan babasını örnek alarak yaratmıştır. Emma’nın öldüğünü anlatan manzarayı yazarken küçükken yaşadıkları hastanenin pencerelerinden otopsilerin yapıldığı yerde gördüklerini yazdığı ve hatta Emma’nın intiharını anlatabilmek için kendisini arseniğin tadına bakacak kadar yoğun bir çalışmaya verdiği ve bu yüzden hasta olduğu söylenir”.
Gerçekçiliğe olan tutkusuyla Flaubert, roman kahramanlarının hiç birine yakınlık duymadan yazmıştır metnini. Natüralizmin kurallarına uygun olarak, “bilimsel” bir yaklaşımı vardır. Her karakteri ve her olayı titizlikle inceler, kişilerin ve olayların nedenlerini araştırır ve bütün bunları mükemmel bir dille okuyucuya aktarır. Bu nedenle, kahramanları ile duygusal bağlar kurmaz, onları haklı çıkarmağa çalışmaz, ama araya girip bir yargılamada da bulunmaz. Emma Bovary, okuduğu romanların etkisiyle aristokrasiye ve büyük burjuvaziye hayranlık duyan, aristokrasinin bir parçası olmayı hayal eden ve buna ulaşmak için çabalayan, bu sınıfa dahil olamasa da, en azından aristokrat sınıfına yakın bir sınıf içinde bulunmayı arzulayan bir kadındır. İçten yapılmış bir pazarlık değildir onunkisi ama bir üst sınıfa dahil olabilmesinin tek yolunu o sınıftan erkeklerle birlikte olmakta bulmuştur. Kocası Charles ise pasif, silik, karısının isteklerini karşılamaktan uzak biridir. İşini annesi sayesinde elde eder, karısının hırsı nedeniyle de felakete sürüklenir.
Romantizm eleştirisi
“Kadın kahramanın manevi dramı, yani romantik düşlerin yitimi, aşk acıları, yaptıklarından duyduğu korku ve pişmanlık, yüce duygulardan aniden silkinip küçük burjuva hesaplara geçişi, hem duygusal bakımdan hem de Flaubert’in bunlara verdiği önem, hikayenin ardındaki bencil toplumsal çerçeveye nazaran ağır basar”. Bu bakımdan bir tip romanıdır “Madame Bovary”. Emma Bovary’nin başka bir hayata duyduğu ihtiras, çok büyük düş kırıklıklarına sebep olur. Toplumdaki yozlaşma, Emma Bovary karakterleri üzerinden okuyucuya iletilir. Flaubert, burjuva yaşamını, insanı tüketen, çabalarını ve umutlarını silip götüren bir bataklık olarak görür ve Madame Bovary’de bir küçük burjuva kadınının çöküşünü, manevi acılarını ve bu kadının dramının arkasında yatan bayağı, önemiz ve küçük dünyayı anlatır. Toplumsal olayların sözcüsü ise eczacı Homet’tir. Bu karakter ise, Fransız Devrimi’nin ‘kutsal’ ilkelerini iki yüzlü bir biçimde ağzından düşürmeyen ama pratikte asla onlara sadık olmayan liberalizmin temsilidir
Kendinden kısa bir süre sonra yazmaya başlayan Zola tarafından sistematize edilen Natüralizm (Doğalcılık) akımının ilk yazarıdır Flaubert. Romanını biraz da manifesto olarak görmüş ve Fransa’da o yıllara kadar egemen edebi akım olan romantizme saldırmayı görev edinmiştir. “Madame Bovary”de, romantizm hareketinin prensip ve duygularına kapılan ve onları ciddiye alan boş kafalı bir kadının nasıl felakete sürüklendiğini göstermeyi de amaçlamıştır. Flaubert’in bütün metne yayılan hicvi, en çok, Emma’nın okuduğu eserler aracılığıyla romantizme yönelir.
Romanda bir kaç ana temanın yanında, çok sayıda da yan tema var. Mesela, Suçkov, “Gerçekçiliğin Tarihi” adlı incelemesinde, “Madam Bovary”nin önemli bir motifi olarak, yabancılaşma sürecini gösteriyor; “kalabalık içerisinde yalnızlık... Gerçek iletişimin, manevi ilintinin pratikte ortadan kalkmasına varacak denli insanların birbirine yabancılaşmış ve birbirine kayıtsız olduğu çok kalabalık bir dünyadaki ıssızlık...”
GUSTAVE FLAUBERT

Gustave Flaubert, 12 Aralık 1821'de Rouen'de doğdu. Anne-Justine-Caroline Fleuriot ile Hôtel-Dieu'de başcerrahlık yapan Achille-Cléophas'nın ortanca çocuğuydu. Annesi de hekim kızı. Baba mesleği olan tıbbı sürdüren Gustave değil, ağabeyi Achille oldu. Küçük kızkardeş Caroline ise, 1845’te Flaubert'in arkadaşlarından Emile Hamard ile evlendi ve 1846'da öldü.Yeğeni, o ve annesiyle yaşadı.

Rouen Koleji'nde okuduğu yıllarda (1832-1840) ve Paris'te hukuk okuduğu sıralarda Flaubert yoğun bir şekilde yazdı. Bir Çılgının Hatıraları (1838), Smarh (1839) ve Kasım (1842) bu dönemin ürünleridir. 1836 yılında, Trouville sahilinde, o sırada 26 yaşında olan Elisa Schlésinger ile tanıştı ve hayatı boyunca –mesafeli bir şekilde de olsa- ona aşık kaldı. Bayan Schlésinger, Flaubert'in daha sonra kaleme alacağı Duygusal Eğitim'deki Marie Arnoux karakterinin de temel ilham kaynağıdır. 1844'te, Flaubert muhtemelen sara kaynaklı olan ilk krizini geçirdi. Babasının derslerini bırakmasında ısrar etmesi üzerine eve döndü ve hayatının geri kalanını, Rouen yakınlarındaki Croisset'de, aile evinde geçirdi.

Flaubert'in hayat hikayesi, aslında temel olarak eserlerinin hikayesidir. 1845'te Duygusal Eğitim'in ilk taslağını bitirdi ve ailesiyle beraber çıktığı bir İtalya seyahatinde, Cenova'da görüp derinden etkilendiği bir Brueghel tablosunun verdiği ilhamla Aziz Anthony'nin Baştan Çıkışı'nı yazmaya başladı. 1849 sonbaharında, yakın dostları Louis Bouilhet ile Maxime du Camp'a Baştan Çıkış'ın taslağını yüksek sesle okudu. Arkadaşları da Flaubert'e bu metni çöpe atıp, böyle geniş ve belirsiz konulardan da vazgeçip, daha 'yere yakın', 'hayatın içinde' bir tema bulmasını tavsiye ettiler. Flaubert daha sonra Du Camp'la yaklaşık iki senelik bir Yakın Doğu seyahatine çıktı ve Croisset'ye dönüşünden üç ay sonra, Eylül 1851'de Madame Bovary'yi yazmaya başladı. Kitabı 1856 baharında bitirecekti.Flaubert'in bu dönemdeki mektuplaşmaları, özellikle de uzatmalı sevgilisi Louise Colet ile olanlar hayli ilginçtir ve rahatlıkla Flaubert'in eserleri arasında sayılabilir. Colet ile aralarındaki fırtınalı ilişki, aralıklarla 1846'dan 1854'e kadar sürdü. Son bozuşmalarının ardından, artık Madame Bovary konulu mektupların hepsinin muhatabı Louis Bouilhet'dir. Flaubert'e 1857'de Madame Bovary'nin "gayrıahlakiliği" ve "zındıklığı" suçlamasıyla dava açıldı; ve Rouen'li avukat Marie-Antoine-Jules Sénard çok başarılı savunmasıyla kitap ve yazarı aklandı (ki Flaubert kitabı daha sonra Sénard'a ithaf etmiştir.)
Flaubert, 8 Mayıs 1880 günü, ani bir felç sonucu, Croisset'de öldü.